Birinci Dünya Savaşında Hizmetleri, 1914-1918Daha çok bilgi için: Osmanlı Cephesi (Birinci Dünya Savaşı)Askerî Ataşe görevi Ocak
1915'te sona erdi. Bu sırada
28 Temmuz 1914'de
I. Dünya Savaşı başladı,
Osmanlı Devleti de
29 Ekim 1914'te savaşa girdi.
20 Ocak 1915'de Mustafa Kemal Bey 3.Kolordu emrinde
Tekfurdağ'da kurulacak olan 19. Fırka Komutanlığına atandı.
[12]Çanakkale Savaşı, 1915-1916Çanakkale Savaşları sırasında
Daha çok bilgi için: Çanakkale Savaşları19. Fırka,
23 Mart 1915'te Müstahkem Mevki Komutanlığı emriyle
Eceabat bölgesinde ihtiyata alındı.
25 Nisan 1915'te
Gelibolu Yarımadası'na
İtilaf Devletleri'nin yaptığı çıkartmalarıyla
Çanakkale Savaşı başladı. 3.Kolordu komutanı
Mehmet Esat Paşa'nın emrinde savaşan Kaymakam (Yarbay) Mustafa Kemal Bey
Arıburnu'na çıkan
ANZAC (Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordusu) birliklerinin yarımada içine ilerlemesini
Conkbayırı'nda durdurdu. Bu başarı üzerine
5.Ordu kumandanı Müşir (Mareşal)
Otto Liman von Sanders Paşa'nın takdirini kazandı ve 1 Haziran
1915'te
Miralay (Albay)lığa yükseldi.
[12] İngilizlerin Ağustos ayında Suvla Körfezi'ne yaptığı ikinci çıkartmadan sonra, 8 Ağustos akşamı
Otto Liman von Sanders Anafartalar mevkiinde bulunan birliklerinin komutasını verdi ve 9-10 Ağustos'ta
Anafartalar Zaferi'ni kazandı. Bu zaferi
17 Ağustos'ta
Kireçtepe ve
21 Ağustos'ta
II. Anafartalar Zaferi takip etti.
Miralay (Albay) Mustafa Kemal Bey,
Ruşen Eşref Bey (Ünaydın) başta olmak üzere
İstanbul basını tarafından "Anafartalar Kahramanı" olarak kamuoyuna tanıtıldı.
Kafkasya Cephesi, 1916-1917Daha çok bilgi için: Kafkasya Cephesi14 Ocak 1916'da Gelibolu'dan
Edirne'ye
sevkedilmiş olan 16. Kolordu komutanlığına atandı. Edirne'de bulunduğu
2 ay kadar süre boyunca 16. Kolordu'nun ikmali, toparlanması ve eğitimi
ile ilgilendi. Doğu Cephesinde Rus birlikleri Osmanlı 3. Ordusunu
püskürtmüş 16 Şubatta Erzurumu, 3 Martta Bitlis, Muş, Van ve Hakkari'yi
işgal etmişti. Albay Mustafa Kemal 15 Mart tarihinde 3. Ordu'yu
desteklemesi için emrindeki 16. Kolordu ile birlikte Diyarbakır'a
gönderildi. Rütbesine göre kendisine ağır bir sorumluluk verilen 16.
Kolordu Komutanı Mustafa Kemal
1 Nisan 1916'da Diyarbakırda iken Tuğgeneralliğe (
Mirliva) yükseltildi ve
Paşaunvanını aldı. Mustafa Kemal taktik bir geri çekilme emri verdi. Daha
sonra beklenmedik bir saldırı ile Muş'u Ruslardan kurtararak Osmanlı
briliklerine stratejik bir üstünlük sağladı. Kafkas Cephesindeki bu
başarısından dolayı
Altın Kılç madalyası ile ödüllendirildi. Ağustos ayında
Muş ve
Bitlis tümüyle Rus işgalinden kurtarıldı.
7 Mart 1917'de karargâhı
Diyarbekir'de
bulunan 2.Ordu Komutan Vekilliliğine atandıktan sonra Hicaz Kuuveyi
Seferiyesi Komutanlığına getirilmek istendi. Ancak bunu kabul etmeyerek
5 Temmuz 1917'de
Yıldırım Orduları Grubu emrindeki
7.Ordu Komutanlığına atandı.
[12]Sina ve Filistin Cephesi, 1917-1918Daha çok bilgi için: Sina ve Filistin Cephesi ve Nablus HezimetiSina ve Filistin Cephesinde
Bu görevi sırasında
Ahmet Cemal Paşa ile birlikte, savaşta ülkeyi felakete sürüklediğine inandığı Başkumandan Vekili
Enver Paşa'ya karşı bir askerî darbe hazırlamakla suçlandı.
[kaynak belirtilmeli] Görevinden alınarak
İstanbul'a çağırıldı.
15 Aralık 1917 ile
5 Ocak 1918 tarihleri arasında Veliaht
Vahdettin Efendi'nin maiyetinde
Almanya'ya giderek
Keiser II.Wilhelm, Genel Karargâhı ve
Elsass bölgesini ziyaret etti.
1918 Haziran ayında
Viyana ve (bugünkü adı
Karlovy Vary olan)
Karlsbad'a giderek tedavi gördü.
Sultan Reşat'ın vefatı ve Vahdettin'in
cülusu üzerine 2 Ağustos'ta İstanbul'a döndü.
15 Ağustos'ta
7.Ordu Komutanı olarak
Filistin Cephesi'ne atandı ve ardından
Fahri Yaver Hazreti Şehriyari (Padişahın Onursal Yaveri) unvanı verildi. Mustafa Kemal Paşa, 20 Eylül 1918 tarihinde
VI.Mehmet (Vahdettin)'in başyaveri
Naci (Eldeniz) Bey'e bir telgraf çekerek
Yıldırım Orduları Grubu'nun savaş gücünün kalmadığını bildirerek mütareke istemesini önerdi. Ayrıca yeni hükümette kendisinin
Harbiye Nazırı ve Başkumandan Vekili olarak görevlendirilmesini istedi
[23]. Ardından
6 Ekim'de 7. Ordu komutanlığından istifa etti.
19 Eylül 1918'de
Allenbykomutasındaki İtilaf kuvvetleri genel taarruza geçerek üç ordudan
oluşan Yıldırım Orduları Grubu'nu ağır bir hezimete uğrattılar.
1 Ekim'de Şam,
25 Ekim'de
Halep düştü.
30 Ekim 1918'de
Mondros Mütarekesiimzalandı ve ertesi gün öğle vaktinde yürürlüğe girdi. Mondros
Mütarekenamesi 19. maddesi gereğince, Yıldırım Orduları Grubu kumandanı
olan
Otto Liman von Sanders Paşa'nın görevden alınması üzerine Mustafa Kemal Paşa bu göreve getirildi. Ancak
7 Kasım'da Yıldırım Orduları Grubu ile 7.Ordu lağvedildi.
[24]10 Kasım 1918 tarihinde Yıldırım Kıt'alarının komutasını 2.Ordu Komutanı Nihat Paşa'ya bırakarak
Adana'dan İstanbul'a hareket etti ve
13 Kasım'da İstanbul'a
Haydarpaşa Garı'na ulaştı. Haydarpaşa'dan İstanbul'a geçerken boğaza demirli düşman savaş gemilerini gördüğünde ünlü
"Geldikleri gibi giderler" sözünü söyledi.
Fethi Bey (Okyar) ile birlikte
Ahmet İzzet (Furgaç) Paşa yanlısı ve
Ahmet Tevfik Paşa (Okday) karşıtı bir tavrı koyan
Minber gazetesini çıkararak siyasi girişimlerde bulundu.
Milli Mücadele dönemi (1919 - 1923)Daha çok bilgi için: Kurtuluş SavaşıÖrgütlenme Dönemi, Mayıs 1919 - Mart 19209. Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa, 17 Nisan 1919, Samsun
2 Şubat 1919 tarihinde Mersinli Cemal Paşa Doğudaki Osmanlı
ordularını mütareke koşullarına göre düzenlemek için müfettiş olarak
Anadolu'ya gönderilmişti. İngiliz Yüksek Komiseri
Amiral Calthorpeve Fransız Yüksek Komiseri Amiral Amet, 1919 yılı Kasım ayında Osmanlı
hükümetine nota verdiler. Doğuda Türklerin silahlanıp Hristiyanları
öldürdüğünü buna karşı önlem alınmasını talep ettiler. Mustafa Kemal
Paşa, Padişah
VI.Mehmet (Vahdettin) tarafından işgal kuvvetlerinin Yüksek Komiserlerinin verdiği notalar gereğince olağanüstü yetkilerle donatılarak
Vilayet-i Sitte (Altı Vilayet)'deki Hristiyan ahaliyi korumak için görevlendirildi.
19 Mayıs 1919'da
Refet Bey (Bele),
Kâzım Bey (Dirik),
'Ayıcı' Mehmet Arif Bey,
Hüsrev Bey (Gerede)lerle beraber
Samsun'a çıktı.
Mondros Mütarekesi'nden sonra
Anadolu'da milisler (
Kuvayı Milliye) şeklinde örgütlenen direniş hareketleri başlamıştı.
22 Haziran 1919'da
Rauf Bey (Orbay),
Kâzım Karabekir Paşa,
Refet Bey (Bele) ve
Ali Fuat Paşa (Cebesoy) ile birlikte
Amasya'da yayımladığı genelgeyle "Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararının kurtaracağını" ilan etti.
Kâzım Karabekir Paşa tarafından
Erzurum'da toplanan Doğu İlleri Müdafaa-i Hukuk Kongresine (
Erzurum Kongresi) katıldı.
[25] Kongre üyelerinin ısrarıyla Osmanlı ordusundan istifa etti ve Kongre başkanlığına seçildi. 4 -
11 Eylül 1919 tarihleri arasında
Sivas Kongresi'ni toplayarak ulusal direnişi yönetecek olan siyasi yapılaşmayı kurdu.
27 Aralık 1919'da
Ankara'da heyecanla karşılandı. Osmanlı
Meclis-i Mebusan'ın Mart
1920'de işgal güçlerince basılması ve önde gelen vatanperverane mebusların tutuklanması üzerine
23 Nisan 1920'de
Ankara'da
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılmasını sağladı.
Erzurum mebusu sıfatıyla Meclis ve Hükûmet Başkanlığına seçildi.
BMM, bir kurucu meclis gibi çalışarak
Milli Mücadele'yi yürütecek olan Anadolu hükûmetinin altyapısını kurdu.
Hâkimiyetin sağlanması, Mart 1920 - Mart 192224 Mart 1923 tarihli
Time dergisinin kapağı
Başkumandan Mustafa Kemal Paşa Kocatepe'de.(
26 Ağustos 1922)
Merkezi denetimden uzak bulunan
Kuva-yı Milliyeörgütleri dağıtılarak düzenli bir ordu oluşturuldu. Milli Mücadele'nin
en kanlı çatışmaları, düzenli orduya katılmayı kabul etmeyen
Kuva-yı Milliye gruplarına karşı verildi. (Bak.
Çerkez Ethem Bey).
Ulusal direnişin yayılması ve
Sevr Antlaşması'nın direnişle karşılaşması üzerine İtilaf Devletleri, Yunan ordusunu
Anadolu'nun içlerine sürdü.
[kaynak belirtilmeli] Yunan ordusu
İsmet Bey kumandasındaki düzenli birliklerce I. İnönü (
6-
10 Ocak 1921) ve II. İnönü (23 Mart-
1 Nisan 1921) Muharebelerinde geri çevrildi. Ancak Yunanlılarının Karahisar istikametinden büyük hücumunun yapılacağını tahmin edemeyerek
Kütahya-Eskişehir (
10-
24 Temmuz) Muharebelerinde 4. Fırka Kumandanı Yarbay
Mehmet Nâzım Bey'in şehit düşmesi gibi ağır şekilde mağlubiyete uğradı ve Sakarya nehrinin doğusuna çekilmek zorunda kaldı.
Kütahya-Eskişehir Muharebeleri sonrasında
Büyük Millet Meclisiiçinde iktidara yani Mustafa Kemal Paşa'ya karşı tepkiler artmaya
başladı. Bu muhalefeti yöneltenler ordunun başına geçmesi için
Mustafa Kemal Paşa'ya baskı yapmaya başladılar. Gerçek niyetleri ise
O'nu
Ankara'dan uzaklaştırmak ve
Enver Paşa'nın iktidarını sağlamaktı.
Mustafa Kemal Paşa,
4 Ağustos 1921 günü
Büyük Millet Meclisi'nde yaptığı konuşmayla başkumandan olmayı kabul ettiğini ancak başkumandanlığının faydalı olabilmesi için
Meclis'in ordu ile ilgili yetkilerini üç ay süreyle kendisinde toplayacak bir kanun çıkartılması gerektiğini açıkladı.
Paşa'nın başkumandanlığını isteyenlerin bu şekilde hayalleri suya düşürülmüş oldu.
5 Ağustos 1921 günü oybirliği ile çıkartılan yasa ile
Mustafa Kemal Paşa,
TBMM Orduları Başkumandanlığı'na getirildi.
[26]Mustafa Kemal Paşa,Başkumandanlığa geçmesinin hemen ardından yayınladığı
Tekalif-i Milliye Emirleri ile halkı ordunun donatılması için seferberliğe çağırdı.
12 Ağustos'ta
Polatlı'da teftiş yaparken attan düştü ve kaburga kemiği kırıldı.
23 Ağustos-
13 Eylül 1921 tarihlerinde yapılan
Sakarya Meydan Muharebesi'nde Yunan Ordusu'nun hücum gücü tükendi. Bu zaferden sonra
19 Eylül 1921'de
Büyük Millet Meclisi Başkumandan Mustafa Kemal Paşa'ya
Müşir rütbesi ve
Gazi unvanı verdi.
Sakarya Zaferi'nden bir yıl sonra,
26 Ağustos 1922 sabaha karşı saat 5:30'da
Afyon'un güneyinden başlayan topçu ateşiyle
Büyük Millet Meclisi Orduları,
Yunan kuvvetlerine karşı
Büyük Taarruz'u başlattı. Yunan Cephesi bu taarruz ile yarıldı ve Dumlupınar Ovası'na atılan düşman kuvvetleri
30 Ağustos 1922 günü
Dumlupınar Meydan Muharebesi sonucunda imha edildi. Bu muharebede
Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa ordunun başında bizzat savaşa katıldığı için
Dumlupınar Meydan Muharebesi, Başkumandanlık Meydan Savaşı olarak da anılmaktadır.
9 Eylül 1922'de
İzmir'in kurtuluşu ve Yunan Ordusu'nun imha edilmesiyle
"Büyük Zafer" kazanılmış oldu.
Barışın sağlanmasıKurtuluş Savaşı,
24 Temmuz 1923'te
İsviçre'nin
Lausanne (Lozan) kentinde imzalanan
Lozan Antlaşması'yla sonuçlandı. Bu antlaşma ile
Sevr Antlaşması yürürlükten kalkmış,
Türkiye Cumhuriyeti Lozan Antlaşması temelleri üzerine kurulmuştur.
Saltanatın KaldırılmasıMilli Mücadele sonrasında Türkiye'de iki başlı bir yönetim ortaya çıkmıştı.
[kaynak belirtilmeli].
TBMM 1 Kasım 1922'de Osmanlı saltanatını lağvedip Vahdettin'i tahttan
indirerek İstanbul hükümetinin hukuki varlığına son verdi. 16 Ocak
1923'te
İzmit Hünkâr Kasrı'nda
İstanbul'dan gelen gazetecilerle mülakat yapıldığında Vakit başyazarı
Ahmet Emin Bey (Yalman)'in Kürt meselesi hakkında sorusuna karşı 'Başlı başına bir Kürtlük tasavvur etmektense, bizim
Teşkilat-ı Esasiye Kanunu gereğince zaten bir tür mahalli muhtariyetler teşekkül edecektir' diyerek Kürtlere özel statü tanımamak için ihtiyatlı davrandı
[27].
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilanı, 29 Ekim 19238 Nisan 1923'te yayımlanan
Dokuz Umde ile
Gazi Mustafa Kemal yeni rejimin temelini oluşturacak olan
Halk Fırkası'nın temellerini attı. Nisan ayında yapılan İkinci Meclis seçimlerine sadece
Halk Fırkası'nın katılmasına izin verildi. Mebus adayları fırkanın genel başkanı sıfatıyla
Gazi Mustafa Kemal tarafından belirlendi.
25 Ekim 1923 günü aynı anda hem Başbakanlık hem de İçişleri Bakanlığı görevlerini yürüten
Fethi Bey,İçişleri Bakanlığını bıraktığını açıkladı. Aynı gün Meclis İkinci Başkanlığı görevini yapan
Ali Fuat Paşa'da ordu müfettişliğine atandığı için görevinden ayrıldı. Bu iki boş koltuk için yapılan seçimleri
Gazi Mustafa Kemal'e muhalif olan milletvekilleri kazandı. Meclis İkinci Başkanlığına
Rauf Bey,İçişleri Bakanlığına Sabit Bey seçildiler. Bu durumdan hoşnut olmayan
Gazi Mustafa Kemal,
26 Ekim 1923'te Başbakan
Fethi Bey'den "Erkan-ı Harbiye Umumiye Riyaseti Vekili"
Fevzi Paşa'nın
dışında hükümetin istifa etmesini ve istifa edenlerin yeniden
seçilirlerse görevi kabul etmemesini istedi. Böylece bir hükümet krizi
yaratılmış oldu. Yeni bakanlar kurulu üyelerinin
29 Ekim günü seçileceği duyuruldu.
Bu gelişmeler üzerine "Cumhuriyet İlanı" ile işi kökünden çözmeye karar veren
Gazi Mustafa Kemal 28 Ekim 1923 gecesi
Çankaya'da
İsmet Paşave bazı kimseleri toplantıya çağırdı ve "Yarın Cumhuriyeti ilan
edeceğiz." diyerek kararını açıkladı. Misafirlerin ayrılmasından sonra
İsmet Paşa'yı alıkoydu ve birlikte,
Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nda gerekli değişikliği sağlayacak önergeyi hazırladılar.
29 Ekim 1923 Pazartesi günü
Halk Fırkası Meclis Grubunda, Bakanlar Kurulunun oluşturulması konusunda tartışıldı. Sorun çözülemeyince,
Gazi Mustafa Kemal'den düşüncelerini açıklaması istendi.
Gazi Mustafa Kemal,
bunalımdan çıkış yolunu Anayasanın değiştirilmesi zorunluluğu ile
açıkladı. Cumhuriyetin ilanını hedefleyen tasarıyı da grubun bilgisine
sundu. Tasarının parti grubunda kabulünden sonra aynı akşam saat
18.00'de
TBMM Genel kurul toplantısı başladı. Anayasa Komisyonu'nun değişiklik ile ilgili rapor ve önergesi genel kurulun onayına sunuldu ve
29 Ekim 1923 Pazartesi akşamı saat 20.30'da milletvekillerinin alkışları ve "Yaşasın Cumhuriyet" sadâları ile
Türkiye Cumhuriyeti ilan edildi. Hemen ardından geçilen cumhurbaşkanlığı seçiminde oylamaya katılan 158 milletvekilinin tamamının oyları ile
Balâ, Ankara milletvekili
[28][29] Gazi Mustafa Kemal,
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanı seçildi.
[30]